25 Ağustos 2015 Salı

Tadına Doyulamayan Yıllık İzinler ( O Kadar Az Olunca Tabii Ki Doyulmaz )

Yaz biterken yine sistemi sorguladım bugün. Koskoca üç ay içerisinde sadece ve sadece 4 gün tatil yapabilmişken ve bu tatil sayesinde izin hanemde ( - )ye düşmüşken nasıl düşünmeyeyim?


Yurdumda ilk sene sıfır (0) izinle başlamayı hangi sivri akıllı kapitalist önermişse tebrik ediyorum kendisini. Ondan sonra bakmış herkes kabullendi bunu gaza gelmiş bir de üstüne 5 sene sadece ve sadece yılda 14 gün (Cumartesiler de sayılıyor çoğu yerde) izin hakkı versek mi demiş. Ve tabii ki diğer kapitalist zihniyetler "Aaa, çok iyi fikir valla ya" demişler herhalde.

14 gün nedir yaa! Bir de 5 - 6 sene çalışınca anca 20 güne çıkarabiliyorsun! (5 yılın mı 6 yılın sonunda mı kazanıldığı bu hakkın benim için muamma, o senelere çok uzak olduğum için bir türlü aklımda tutamıyorum). 30 günlük izine sahip olabilmek içinse sanırım 10 sene fln çalışmak gerekiyor (o seviyeye hiç çıkacağımı düşünmediğimden araştırma gereği bile duymamıştım aslında ama halka hizmet olsun diye bakayım dedim, vee durum çok vahim: 15. sene sonunda anca 26 gün kazanabiliyorsun - kapitalizme karşı her zaman küçük düşünüyorum, işte iyimserlik böyle bir şey!)

Peki bir de şöyleee birazcık Avrupa'ya çevirelim kafamızı (baktım da hiç çevirmesek kafayı çok daha iyi olacak gibi psikolojimiz açısından)

21 Temmuz 2015 Salı

Mülakat Soruları: Neden Sizi Seçmeliyiz? Sizi Diğer Adaylardan Ayıran Özellik Ne?

Oldu olacak ver elindeki bütün cv'leri de senin yerine ben ayıklayayım içlerinden.

"Bu çok tırt ya bunu boşverin."

"Bak bu iyimiş aslında, ama bir ben değil! Yani okulun mezunlar derneğinde bile çalışmıyo. Networking'i kötüdür bunun"

"Aa bak bu da kesin kendini beğenmiş bi tip belli, çok çekersiniz bu adamdan siz, bunu da eleyelim."

"Valla bence daha fazla size zaman kaybı olmasın, ben gelip başlayayım Pazartesi o zaman"


Tamamen gereksiz bir soru. Amacın hem işinde iyi hem de ağzı iyi laf yapıp kendini iyi anlatan birini bulmak olduğunu sanıyorum. Ama bence %90lık bir oranla işe ağzı iyi laf yapıp kendini parlatıp parlatıp sunan oysa ki hiç bir işi doğru düzgün yapmayan adamlar alıyorlar bu soru sayesinde.

22 Haziran 2015 Pazartesi

Şirketler için En Güzel "Ortak Hayal, Ortak Hedef"

Haftanın 5 günü yasal olarak 45 saat, olmayarak kimbilir kaç saat çalışan beyaz yakalıların uzman yardımcısından CEO'suna tek bir ortak hayali olabilir mi? Tabii ki olabilir!

Bu öyle bir hayal ki, ne kariyer basamaklarını tırmanmak ne de acayip bonuslar almak. Çok basit: Bir tekne alıp Ege sahillerine açılmak, bir de sahilde restoran açıp keyif sürmek...

Bence şirketlerin vizyonu, motivasyon çalışmaları hep bunun üzerine kurulmalı. Çok mucizevi bir şey çünkü bu, iş hayatının içinde 1 sene de geçirsen 40 sene de geçirsen hayalin aynı demek ki- üstelik ulaşılamıyor da (en güzel hedef işte, ona doğru koşacaksın koşacaksın, çok yaklaşacaksın ama hiçbir zaman olmayacak - adeta kapitalizmin kalbi). Nitekim tekneyle ufka açılmayı öyle ulvi bir yere koyuyoruz ki o hayal hep orada ama gerçekleştiren çok az.


Hadi işe yeni giren yavrucağız nasıl gerçekleştirsin o hayali, kariyer yapıp yıllarını harcayacak ki alabilsin o tekneyi, bassın istifayı, açılsın uzaklara, işletsin salaş restoranını. Ama işte o yavrucağız iş hayatına 30 senesini ayırdıktan, genel müdür olduktan sonra hala neyi bekliyor derseniz işte orası biraz karışık.

21 Mayıs 2015 Perşembe

İş Hayatında Trending Topic: Geriye bildirmek

    Beyaz yaka çevrelerinde olanlar "geribildirim" terimine alışkınlardır (hatta artık duymak istemeyecek kadar bıkmış bile olabilirsiniz, normal! )

   Bilmeyenler için, efendim, geribildirim karşınızdakine kırıcı olmadan yapıcı bir eleştiride bulunmak, ona karşı açık olmak demek. Ama tabii her şeyi sakız gibi uzattığımız ve amacından saptırdığımız için bu geribildirim olayı da nasibini aldı bizim beyaz yaka çevrelerinden.

    Zaten bizim kültürümüzde yok ki eleştiriyi dinleyelim, "aa bak böyle mi yapıyormuşum" diyelim ve kendimize dönelim. Çoğumuzun gerçek ve samimi bir geribildirime karşı tepkisi direkt savunmaya geçmek oluyor; "ama şöyle şöyle olmuştu", "cınımmm sen yanlış anlamışsın", ekstradan iç ses de "aman bu da çok biliyormuş gibi her şeye yorumda bulunuyor." Mükemmel bir millet olduğumuz için herhangi bir eleştirinin doğru olması hiç mantıklı değil zaten. O yüzden bu yabancı adetlerinden vazgeçedebiliriz aslında, gereksiz sanki biraz...

"Geribildirim için çok tişikkürler cınımm, şimdi nerelerde yanıldığını anlatiim sana"

    Bir de bu geribildirim sürecinin belli bir formata dönüştürülmüş hali var ki içler acısı. Normal şartlarda bir konuda gördüğün bir aksaklık varsa / alındığın bir şey olduysa gidip kibar kibar anlatabilirsin, karşında anlayacak bir insan olduğu sürece gerçekten işe yarayan bir şey. Ama olayı tiyatroya çevirip adamı tutup "şimdi sana geribildirim vericem", "senin için bir geribildirimim var" şeklinde komik cümlelerle konuya girmek nedir? Zaten en başta samimiyeti öldürüp kasıntı bir havaya bürüdün olayı!

27 Nisan 2015 Pazartesi

Mülakat Soruları: Karşılaştığınız Bir Zorluğu ve Nasıl Üstesinden Geldiğinizi Anlatır Mısınız?

"Evet, mesela şu an bu saçma sapan sorulara cevap vermek yerine dışarıdaki güneşli havaya kendimi atmamak için zor duruyorum ama içimden ya sabır diyerek üstesinden gelebiliyorum" Nasıl ama?!

Evet, içinizden bu cevabı verdiğinizi biliyorum ama mülakata gitmeden önce dışınızdan da vereceğiniz cevabı hazırlasanız iyi olur!


Hayatın zorlu yollarından geçmeyen kimseye iş yok bu ülkede! Rahat rahat okudunuz mu okulda, yeni girdiğiniz satış işinde çok mu iyisiniz? Olmaaaz, hiç inandırıcı değil. Mutlaka bi yerde başınıza bir şey gelmiş olmalı yaa, nasıl gelmez?!

İşin aslı bu sorunun cevabı yaratıcılık, abartma ve dramatizasyon özellikleri gerektiriyor.