27 Mayıs 2013 Pazartesi

Pazartesi Dediğin Nedir Ki

Pazartesi dediğimiz şey yıllardan beri pek çok acıya katlanmak zorunda kalmıştır. İlklerin günü seçilerek başladığı talihsiz yolculuğunda yemediği küfür kalmamıştır. Mesela hemen şimdiyi düşünelim. Bugün işe gitmek için kalkan milyonlarca insan yatağından Pazartesi'ye söverek kalktı! (Yazık lan acıyın şu güne bu kadar yüklenmeyin)


Mesela ben her gün sendromda olduğum için Pazartesi'ye o kadar çok yüklenmiyorum. (Size de tavsiye ederim) Bütün olumsuz düşüncelerimi haklı ve adil bir şekilde bütün iş günlerine yayıyorum. (Huyum kurusun haksızlığa dayanamam) Bence Salı da Çarşamba da çok kötü yani, geliyorsun geliyorsun bitmiyo hafta, daha nolsun!

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Şirkette Aile gibi Olmak: Eski Eşyaların Bir Küçüğe Verilmesi

Her şirkette aile gibi olmanın önemi hep vurgulanır, samimiyet oluşturma adına “Biz bir aileyiz”ler, “Aile gibi olduk”lar havada uçusur. Ancak lafta aile olmakla gerçekten aile gibi olmak arasında çok ince bir çizgi vardır ve eminim hiçbiriniz gerçek bir aile olup da yöneticinizin eskilerini kullanmak istemezsiniz!

Evet efendim, bazıları bu aile gibi olmak meselesini çok ciddiye alır ( ya da öyle işine geliyo mu desek) ve çalışana adeta bir 7. çocuk muamelesi yapar. Koltuğunuz mu bozuldu? Hemen şunun eskisi vardı ona hafif onarım yapın onu kullansın (bkz. cekete yama yapıp küçük kardeşe giydirmek). Klavyenizin tuşları mı basmıyor, boşta duran eski bi tane olacaktı onu bulalım onu kullan ( evet toz içinde dolapların derinliklerinde bekleyen bir klavye bulunur mutlaka).

İşte, o eski eşyanın size verileceğini öğrendiğinizde aynı böyle hissedersiniz! Ama tabi böyle davranamayız (çoğumuz en azından, ama yapan varsa tanışmak istiyorum onla:))


18 Mayıs 2013 Cumartesi

Facebook, Twitter & Ofis Arkadaşları

Sosyal medya iyi hoş da, şu iş arkadaşlarıyla sanal ortamda da arkadaş olmaya gıcığım. Arkadaş orası benim isyan etme alanım, neden hemen ekleşiveriyoruz ki? Daha da kötüsü yöneticilerinizin sizi eklemesi. Ama olmaz ki böyle, arada bir otorite farkı olmalı değil mi, neden bu kadar yüz göz olmak?


Neticede zamanımın çoğunu işte geçiriyorum ve hepimiz biliyorz ki hayatında nelerden şikayetçisin desen yüzde 90ı işle alakalı çıkar. Peki ben bu şikayetlerimi nerde dile geitiricem? Misal beni davranışlarıyla sinir eden yöneticime sitem ve kızgınlık dolu bir tweet atamadıktan sonra neyleyim ben sosyal medyayı? Twitter'a ben aklıma eseni yazmak istiyorum, esip gürlemek, klavye anarşisti olmak istiyorum belki! Bi rahat yok adama ama... Düşünsenize şöyle bi tweet attığımı: " Off, bazen insanların egolarını tatmin etmek ne kadar zor" ya da "Yeter artık, bu işten de insanların kaprislerinden de sıkıldım, istifamı vericem o olucak"

1 Mayıs 2013 Çarşamba

Kariyer Baştan Başlanabilen Bir Şey Midir?

Kariyer dönüp dönüp baştan başlayabileceğiniz bir şey midir? İçinizden kim başa dönmek ister ki dediğinizi duydum şuanda :) Ama düşünecek olursanız, şu hayatta kaç kişiyi tanıyorsunuz ki birkaç senelik kariyerini çöpe atmaya kıyamamış ve 15 senesini o işte, meslekte geçirmiş? Epeyce tanıdığınızı düşünüyorum, ki ben tanıyorum.

Yani biraz gözü kara olacaksın bu hayatta! Yeri gelecek 5 senelik kariyerini bırakıp yeni baştan başlayacaksın. Çünkü 10 sene sonra kimse geriye dönüp baktığında ömrünün çoğunu istemediği bir işte, sevmediği bir ortamda geçirmiş olmak istemez değil mi? Hayal etsenize bir gün 45 yaşındasınız ve 20 senedir yaşadığınız birebir aynı bir çalışma gününde acaba zamanında işi bıraksaydım ve farklı bir şeyler deneseydim nasıl olurdu diye düşünüyorsunuz. Oysa ki bunu düşünmek yerine 20 sene önce yapmanız gerekirdi. En azından deneyip görürdünüz.

Hayalinizdeki iş için sağdan sağdan, çaktırmadan, bir sonraki çıkıştan çıkın lütfen!

Her şey gibi kariyer için de en güzel çılgınlık zamanları gençlik yılları. Henüz aile kurmadan, çoluk çocuğa karışmadan, illa bi ev alıcam diye gereksiz tutturmalara girmeden hemen önceki o gençlik başımda duman kafasındayken risk aldınız, aldınız. Yoksa hoşgeldin yitip gidecek olan 20 sene!