14 Kasım 2013 Perşembe

Büyüklere Masallar - Plazadaki Pamuk

Günlerden bir gün Pamuk’un çok sevdiği yöneticisi gitmiş, patronu yerine huysuz, hiç gülmeyen ve oldukça havalı bir yönetici almıştır (nam-ı diğer Cadı). Ancak bu yeni yöneticiyle adaptasyon süreci hiç iyi gitmemektedir.

Çalışkan ve iyi niyetli prensesimizin plazadaki mesut günleri üvey yöneticinin gelmesiyle birlikte değişir.
Kadın sürekli her yere emirler yağdırmakta, Pamuk’un her gün mesaiye kalmasını gerektiren isteklerde bulunmakta ve projeler çok güzel olsa bile “ok” deyip geçmektedir. Pamuk bir projeyi kötü yapsa ya da işin bir yerinde hata yapsa zaten direk kapının önüne koyacaktır, o kesin.

Cadı'dan kimse memnun değildir ama o korkutucu bakışlara karşı çıkmak da o kadar kolay değildir

Pamuk ise bütün bu olumsuzluklara rağmen işinizi yapmaya devam ediyordur. Ancak bir gün Cadı, Pamuk’a bir mail atıp onu 6 ay sürecek ölü olacağı şimdiden belli bir projeye aktardığını söyler. Ve bu zaten gelecek vaat etmeyen projede halihazırda 7 kişi çalışmaktadır. 8. Bir kişiye gerçekten ihtiyaç var mıdır ki? Konunun tartışma kabul etmediğini, Pamuk’un ya bu projeye geçmesi gerektiğini ya da kariyerini başka bir şirkette devam ettireceğini anlaması uzun sürmez.

Eveet, Pamuk’un laptopunu aldığı gibi o sıkışık proje odasına gitmesinin vakti gelmiştir. Neyse ki, proje arkadaşlarının 7si de çok yardımsever ve eğlenceli insanlardır. Belki de sadece işlerini yapan, hiç yükselme hırsları olmayan insanlar oldukları için hala bu tip projelerde çalışmaktadırlar. Ne de olsa burası plaza, entrika çevirmeden kimse kimseye terfi vermez.

Projede ilk haftalar gayet güzel geçmiştir. Olanca sıkıcılığına rağmen çok iyi iş çıkarıyorlardır. İlk ayın sonunda hazırladıkları rapor sunumu ise çok beğenilmiştir. Pamuk’un departmanından toplantıya Cadı değil de kıdemli çalışanlardan biri katılmıştır (nam-ı diğer Ayna). Ama tabii bu çok beğenilen projeyi Cadı’ya yetiştirmekte hiç zaman kaybetmeyecektir.

Pamuk'un her elmanın yenmemesi gerektiğini öğrenmesine çok az kalmıştır
Cadı, Ayna’yı odasına çağırır. Ayna ayna söyle bana, benden süperi var mı bu şirkette?
Ayna, tabii ki yok efendim der. O anda Cadı’nın yüzüne büyük bir gülümseme yansır. Ama… diye başlayan kısmı duyduğundaysa gülümsemesi çarpıklaşır. “Ama bütün departmanlar sunumu çok beğendi, özellikle Pamuk’u tebrik ettiler.” Nasıl olurdu bu? Plazada bilmem kaç kat aşağı gönderdiği, saçma sapan bir projeye 6 ay bağladığı bir kız nasıl olurdu da ilk aydan dikkat çekmeyi başarırdı? Buna hemen bir çözüm düşünmeliydi. Koltuğu biraz olsun bile sarsılmamalıydı. Alttan gelenlerden endişelenirken nasıl üst basamaklara hızlıca tırmanabilirdi ki zaten.

Ertesi hafta Cadı, sabah erkenden 7 kat aşağıdaki proje odasına yüzünde kocaman gülümsemeyle girer. Tahmin ettiği gibi sadece Pamuk vardır, erken gelirdi hep zaten işe. Pamuk ise 1 aydır kendisine doğru düzgün mail bile atmamış olan (anca Cc’ye koymuştur) Cadı’yı karşısında hem de bir gülümsemeyle görünce neler olduğuna anlam veremez. Adeta başka biri gibi görünmektedir Cadı, sıcakkanlılığı ve hoşsohbetiyle. Proje hakkında konuşurlarken Cadı Pamuk’a yukarıdan aldığı tüyolar neticesinde sunumu çok beğendiklerini ama projeyi hayata geçirmenin ancak büyük bir kemer sıkma politikası sonucu bütçesi nerdeyse yarıya düşürülürse kabul edeceklerini duyduğunu söyler. Ama Pamuk bu bilgiyi kesinlikle Cadı’dan duyduğunu kimseye anlatmamalıdır.

Cadı’nın yeni haline güvenen Pamuk (evet bence de, Pamuk’un plazada olması bile hata bu aşırı güven problemiyle, insan biraz gözü açık olur) arkadaşlarını da ikna eder. Ve diğer ayki sunumda tabii ki de proje patlar. Aslında tüm yöneticiler projenin kapsamlı ve üst düzey oluşuna vurulmuşlardır. Şimdi ise alelade bir projedir artık. Hayalkırıklıklarını belirterek odadan ayrılırlar ve diğer 7 kişinin gözleri anında Pamuk’a döner. Bu gizli bilgiyi kimden aldığını söylemesi lazımdır. Pamuk, Cadı’nın adını verdiğindeyse 7li bi an için gerçekten Pamuk’un nasıl bu kadar saf (ya da salak da diyebiliriz) olduğunu düşünürler. Bir daha kesinlikle Cadı’ya güvenmemesi gerektiğini tekrar tekrar da hatırlatırlar.

Diğer ayki sunumda tekrar toparlanan grup yine harikalar yaratır ve tebrikleri toplar. Ucuz atlatmışlardır.

Cadı ise odasında Ayna’yı beklerken geçen ayki sonucu hatırlayıp kendini takdir eder. Ayna’nın getirdiği tatsız haberleri duyması ise tam bir sinir krizi eşiğidir. Nasıl, nasıl, nasıl? Bu işin öldürücü darbeyi vurmadan bitmeyeceğine karar vermiştir artık.

Ertesi akşam herkes çıktıktan sonra Cadı planını uygulamaya koyar. Pamuk’un bilgisayarına şirketin bazı finansal kayıtlarını yükler. Ve üst yönetime de departmanından birinin bilgi hırsızlığı yaptığını tespit ettiklerini söyler. Ertesi sabah tabii ki de bütün inkarlarına ve şaşkınlığına rağmen bilgisayarında bulunan dosyalar sayesinde Pamuk kapının önüne koyulur.

Ve the end… Tabii ki sizin de bildiğiniz gibi normalde masal bitmiyor. Sözde bir prensin gelip Pamuk Prenses’i öpüp, boğazındaki elmayı tükürmesini sağlaması, onu boğazına kadar battığı bu dertten kurtarması Cadı’yı kovup yerine Pamuk Prenses’i alması lazım. Ama plaza masallarında tabii ki böyle bir şey olmuyor. Öncelikle Prensesimizin biraz uyanık olması, oyunu biraz kuralına göre oynaması (hadi oynamadı kuralları öğrenmesi en azından) gerekirdi. Şimdi gelse gelse paçoz bi şirketten iş teklifi gelir (prens bile olamayan bir kurbağa).  Açsaydı gözünü işine biraz asılsaydı demi. Önce koltuğu kapsaymış, sonra da prensini kendi bulsaymış. (iş hayatının gerçekleri bunlar, naparsın)

İşte Pamuk Prenses'in son hali. Bir sonraki işinde oyunu kuralına göre oynayacağı kesin, onu da kendimize benzettik işte en sonunda!
NOT: Bu masal yazar için tamamen hayal ürünü olayları barındırmakla birlikte birçokları için acı gerçeklerin sadece bir yansımasıdır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder