1 Aralık 2013 Pazar

İşimiz İş

Öyle şirketler var ki, onlar için emek adeta manavda satılan bir meyve. Ver parasını al meyvesini!

Normal domates istiyorsa veriyor asgari ücreti, yok salkım domates lazımsa 2 katını vermesini de biliyor. Bilmediği tek şey emeğin manavda satılan domates ya da karpuz gibi bir şey olmadığı. Bunu anlamadığı sürece de manavın aralara karıştırdığı bozuk domateslerle idare etmek zorunda.

Hepimiz emeklerimizi satmak zorundayız, ama kime satacağımız bize kalmış, unutmayalım! Tok satıcı olalım, öyle gözümüzün tutmadığına satmayalım domates, biber fln!
Birinden emek istiyorsan, o emeği vermesi için hayatının çoğunda çalışmasını bekliyorsan sadece parasını vererek bu işten kurtulamazsın. Manavın sen alana kadar o domateslere bakmasını istiyorsan, her gün güzelce sulamasını, parlatmasını ve sana en güzel domatesleri sunmasını bekliyorsan, mutlu bir manavın olmalı, işini sevmeli ve o domatesleri parlatmaktan hoşlanmalı demektir.

İşte sen de maaşı verdim daha ne bekliyor bu çalışan demiceksin patron bey. Önce manav mutlu olacak yapacağı işten, sonra sen de o güzel domatesler için paranı vericeksin.

Peki neden bu kadar zor çalışana ekstra bir imkan vermek? Ne istiyor bu çalışanlar bu kadar?
- Değer verildiğini hissetmek: Sonuçta her ne kadar bu bir alışveriş de olsa manav da insan yerine konulmak istiyor, doğal olarak.

- Ferah bir ofis: Gönül Google gibi ofis istiyor tabii de hadi patronların üstüne o kadar da gitmeyelim. Ferah, kesinlikle rahat (özellikle koltuk,masa ve bilgisayar 3lüsünün çok iyi olması şart) ve mümkünse biraz da renkli bir ofis keyifleri yerine getirip, motivasyonu tavan yaptırabilir.

Kimse sizden böyle bir ofis yapmanızı beklemiyor, millet olarak bu kafadan çok uzağız henüz zaten! Ama biraz daha özen fena olmaz! 
- Biraz sosyalleşme: Çalışanlar işlerini ya da şirketlerini hatırladıklarında akıllarında sadece o sıkıcı işler kalmamalı, sadece o işler kaldığında çat diye diğer şirkete geçebilirler çünkü. İş her yerde sıkıcı neticede. Senin bir fark yaratman lazım. Geziler, iş sonrası etkinlikler ya da happy hour, bilemedin coffee hour hadi, olacak ki çalışan iş deyince aklına bunları da getirsin, otursun oturduğu yerde.

- Sağlık: Neticede her şeyin başı sağlık ve ülkemizin devlet hastanelerinin durumu belli sağolsun. Yap bi özel sağlık sigortası, kafası rahat olsun adamın. Her hasta olduğunda endişelenmesin. Ayrıca bu da bırakıp gitmesi zor bir artıdır, benden söylemesi. Hadi hepsini geçtim, insanlara hayrın dokunsun ya sonuçta!

- Tatil: Tatil deyince çalışanın kafasında akan bütün damarlar durur. Sihirli sözcük gibidir. Ve yılda birleştireceğin birkaç bayram günü sana inanılmaz bir motivasyon ve bağlılık olarak geri dönecektir. Senede 3ün 5in hesabını yapma da büyük düşün!

- İkramiye: Parayı geçtim (zaten paranın araç olarak da olsa mutluluk getirdiği aşikar), eski günleri de hatırlatır çalışana. Hey gidi günler hey, eskiden babalarımızdan alırdık bayram harçlığı, şimdi de sağolsun şirketimiz veriyor derler. Nostalji yapar, hüzünlenir ve sana daha çok bağlanırlar.

- Eğitim: Aslında bu imkanı kendin için sağlıyor olman lazım, daha iyi domatesler için daha ne yaptığını bilen manavlar! Çalışanın eğitim parası yitip giden bir masraf değil, bir yatırımdır. Bunun farkına varmayan birçok patron ise niteliksiz çalışanlarıyla ne yapsa, nasıl yapsa düşünür durur.

- Ofis dışına çıkma: Tedbili mekanda ferahlık vardır ve bu yüzden arada bir iş için dışarı çıkan insan kendini mutlu hisseder. Bu ister iki sokak öteye olsun ister yurtdışına (ama tabii yurtdışı etkisi hiçbir yerde yok,o ayrı) her zaman mutluluk verir, çalışanın işini daha çok sevmesini sağlar.

En en önemlisi ve bütün hepsini kapsayanı çalışanların patronlarını eli açık olarak bilmesi, ve kesinlikle cimri olarak tanımlamaması. Ve inanın bunun için dünyalar vermenize gerek yok (sadece yukarıdakiler yeterli olacaktır). Ama geri dönüş hayal edebileceğinizden bile büyük.

Bu yüzden, "Just do it!"

Yap işte artık bunları, zamanı geldi!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder